loader
Yükleniyor...
İstanbul

'Hipokondriyazis: Hastalık Hastalığı' Hakkında Bilinmeyenler

'Hipokondriyazis: Hastalık Hastalığı' Hakkında Bilinmeyenler 
Hastalık hastalığı, kişinin vücudunda herhangi bir hastalık bulunmamasına rağmen ciddi bir hastalığının olabileceği düşüncesi veya ciddi bir hastalığa yakalanacağı korkusudur.
Bu bireyler sürekli olarak kalp krizi geçireceği, kanser olacağı, herhangi bir viral hastalığa yakalanmış olabileceği gibi düşünceler ve bu düşüncelere bağlı yoğun korkular yaşarlar.  Bu nedenle sürekli vücutlarına odaklanırlar ve çoğu zaman hastanelere başvurarak defalarca kez kontrolden geçer, sürekli testler yaptırırlar. Örneğin hiv vürüsü kapmış olabileceği kaygısı yaşayan hipokondriyak bir birey bununla ilgili bir test yaptırır. Testi negatif çıktığında geçici bir rahatlama yaşar. Ancak bu rahatlama bir süre sonra yerini tekrar kaygıya bırakır ve emin olmak için bir test daha yaptırır. Bu kısır döngü bu şekilde sürer gider. Bu yönüyle bakıldığında bazı özel hastaneler için hipokondriyak bireyler en değerli müşterileridir.
 
Hipokondriyak bireylerin bir kısmı yaşadıkları durumun psikolojik nedenlerden kaynaklandığını bilseler de yine de bundan tam olarak emin olamadıkları için hastalık ile ilgili araştırma ve kontrollerine davam ederler.
 
Hastalık hastalığı ile ilgili olarak buraya kadar anlatılanlar, konuyla ilgilenen pek çok kimse tarafından bilinen veya internette kolayca ulaşabilecek bilgiler. Ancak ben buradan sonra hipokondriyasis’ in oluşumu ve terapi süreci ile ilgili olarak çok da bilinmeyen yönleri anlatmaya çalışacağım.
 
Pek çok psikolojik problemin kökeninde olduğu gibi hipokondriyak şikayetlerin başlıca nedenleri arasında travmatik yaşantıların geldiği uzmanlarca da dile getirilen bir durumdur. Elbette ki travmatik yaşantılar psikolojik problemlerin oluşmasında önemli etkilere sahiptir. Fakat kimi zaman uzmanlar tarafından da gözden kaçırılan bir konu vardır ki, bir travmatik yaşantı psikolojik problemin asıl nedeni mi yoksa tetikleyicisi mi sorusudur. Özellikle son yıllarda popüler haline gelen travma terapileri bazen bu sorunun göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Yani travmatik yaşantının ana nedenden ziyade tetikleyici olabileceğinin göz ardı edilmesi semptom odaklı müdahalelerin yapılmasına neden olmaktadır. Yani daha basitçe anlatacak olursak öksürük şikayetleri olan bir akciğer kanseri hastası düşünelim. Doktor öksürüğü tedavi ediyor, ancak kansere yönelik herhangi bir müdahale yapılmıyor. Bu durumda da problem bir süre sonra tekrar nüksediyor.
 
Yıllar önce 4 arkadaşım otomobille bir toplantıya giderlerken yaranma olmayan maddi hasarlı bir trafik kazasına karışmışlardı. Otomobilde bulunan 1 arkadaşım birkaç yıl boyunca bu olayın etkisinden kurtulamadı ve pek çok ortamda trafik kazası travması bulunduğunu ifade etti. Ancak diğer 3 kişiden hiçbir zaman bu kazaya dair bir yorum duymadım. Peki nasıl oluyor da basit bir trafik kazası aynı arabada bulunan 3 kişi için bir anlam ifade etmezken diğer 1 kişi için bir travma olabiliyor?
 
İşte burada kişinin öznel ruhsal dünyası devreye giriyor.
 
Hipokondiyasis’ e tekarar dönecek olursak insanoğlu dünyaya geldiği ilk andan itibaren sevilme, değer görme, onaylanma, takdir edilme gibi psikolojik ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlarımız çocuklukta ilk önce ebeveynlerimizden karşılarız. Ancak bu ihtiyaçlarımız yerinde ve yeterince karşılanmadığında hayatımız boyunca eksikliğini hissederiz.  Ya da bu onaylanma, takdir görme, beğenilme gibi ihtiyaçlar olması gereken dozun üzerinde çocuğa verildiğinde bu ihtiyaçların bağımlısı olabiliriz. Her iki durumda da birey yaşamının ilerleyen yıllarında bu ihtiyaçlarını çevresinden karşılama yoluna gider. Ne var ki çevremizdeki kişiler tarafından bu ihtiyaçlarımızın yeterince karşılanmaması durumunda ruhumuzun derinliklerinde değersizlik ve yetersizlik duyguları aktif olmaya başlar. Bu durum karşısında bilinçaltımız tüm duygusal yatırımını bedenimiz üzerine yapar. Yani değerli hissedebilmek için bir anlamda bedenimizi kutsarız. Peki bir şeyin kutsal ve çok değerli olması deyince aklımıza ilk ne gelir hiç düşündünüz mü? Onun itina ile korunması ve iyi bakılması. Mesela bazı müzelerde çok değerli sanat eserleri vardır. Flaş ışından etkilenmemesi için fotoğraf çekmenize bile izin vermezler.
 
İşte tam da bu noktada farkında olmadan kutsadığımız tüm duygusal yatırımını onun üstüne yaptığımız bedenimiz için endişelenmeye başlar, bir hastalığa yakalandığımız veya yakalanacağımız kaygıları yaşamaya başlarız.
 
Bu yazıyı okuyan ve hipokondriyak şikayetleri yaşayan bazı bireyler şunu söyleyebilirler. 'Benim çok mutlu giden bir evliliğim, harika bir işim ve çok iyi bir çocukluk geçmişim var. Seviliyorum, onaylanıyorum, takdir de görüyorum.'  Ancak bu kişilerin hayatlarını derinlemesine incelediğimizde ilişkilerinin yüzeysel olduğunu ve bu yüzeysellik nedeniyle insanlarla olan ilişkilerinde yeterince psikolojik doyum sağlayamadıklarını görmekteyiz. Ya da hastalık hastalığı yaşayan bireylerin şu andaki hayatlarında bir problem olmasa bile geçmiş yaşamlarına kendilerinin bile farkında olmadıkları bir takım çözümlenmemiş meseleleri bulunduğuna sıklıkla rastlamaktayız.
 
Hipokondriyasis’ in nedenleri ile ilgili olarak klinikte en çok karşılaştığımız durumlardan birisi de narsistik kırılma adını verdiğimiz bir durumdur. Pek çocuğumuz hayatımızın büyük çoğunluğunu mücadele ve koşuşturma içerisinde geçiririz. Sınıfı geçmek, üniversiteyi bitirmek, iş sahibi olmak, evlenmek, ev almak vb. pek çok şey. Ancak belli bir yaşa gelindiğinde tüm bunları elde edip artık mücadele vereceği çok da bir şey kalmayan bazı insanlar için hayat birdenbire anlamsızlaşır. Yani bir anlamda yol bitmiştir. Böyle bir anlamsızlık duygusu ile mücadele edemeyecek olan insan zihni bir anda en değerli varlığına, yani bedenine odaklanır ve bedeni ile ilgili kaygılar yaşamaya ve bununla mücadele etmeye başlar.
 
Hipokondriyak şikayetler bazen kişinin kendinden ziyade çok sevdiği bir kişiye, örneğin bireyin çocuğuna, annesine veya eşine yönelik olarak da ortaya çıkabilir. Bu durum hipokondriyasis’ in obsesyonla birleştiği farklı bir formudur. Bu durumdaki bireyler de yine benzer şikayetleri (örneğin çocuğuma bir şey olacak gibi…) sevdikleri kişiye yönelik yaşayabilirler.
 
Tabi ki burada bahsettiğimiz temel nedenlerin dışında hipokondriyasis in oluşumu ile ilgili başka pek çok neden bulunabilir. Hipokondriyasis in nasıl geçeceği konusunda internette araştırmalar yaparsanız çeşitli önerilerle karşılaşırsınız. Bunların arasında hastalığı kontrol etmeyi bırakın, internetten hastalıkla ilgili araştırmalar yapmayın, doktora gitmeyi durdurun, kaygınızı erteleyin gibi bir takım tavsiyeler yer alır. Bu tavsiyeler hafif düzeydeki vakalar için kısmen rahatlama sağlayabilir. Ancak çoğu zaman kalıcı bir çözüm değildir. Problemin kalıcı olarak çözümü için hipokondriyasis şikayetleri olan bireyin analitik yönelimli bir psikoterapi sürecinden geçmesi yani bataklığın kurutulması gerekmektedir.
 
Mustafa Gödeş
Klinik Psikolog